30 Haziran 2014 Pazartesi

Öğrendim




Güneş en tepede.
Kavrulmuş tüm harflerim sıcağın ortasında.
Yanık kokusu burnumun direğini sızlatıyor.
Sızlayan sol yanım gibi.

Sus-pus olmuş bulutlarda. Bencilliğin doruğunda, bir yudumluk nefeslerini kendilerine saklamışlar.

Birazcık huzur koksa buralar, birilerinin çıkarlarına ters düşecekmiş gibi.
Oylar çoktan verilmiş.
Yönetim belli.
Sınıflar oluşmuş.
Mutlu olanlar ve mutlu olanları daha da mutlu etmek için çabalayanlar. Kimlikler belirsiz.
En dipte de ben.
Etliye sütlüye karışmadan, kendi yolumu da bulamadan, mutsuzluğumun yağıyla kavrulup gidiyorum.

Boşluklara düşe düşe yürümeyi unuttum, kanamamayı öğrendim.

En çok da çizgi çekmeyi.
Duymam, görmem, dokunmam, sevmem gereken her şeye. 
Yüzü gülenleri uzaktan, gülmeyi unutmuş kalbimle izlemeyi öğrendim.
Pazartesi-Salı sadece bir isim. Mart-Nisan öylesine bir mevsim benim için.
Birbirinin aynı olan şeyleri karıştırmamayı da öğrendim.

Renkler yol olmuş siyahıma. Hiçbiri yakışmıyor yanına. Kenara itiyorum. Özene bezene giydirdiğim yağmurlar penceremden uzak. 

Yakın olan tek şey kalabalık yalnızlığım.

Bir hecelik susuşlarım var. 

Ellerimin arasından kaymalarına inat, bir defalık umutlarım var. 

Sorularımın cevabı yok.

Attığım adımların hesabı yok.
Vardığım durakların bekleyeni yok.
Mesele de bu ya zaten.
Benim olan hiçbir şey "yok".