24 Mayıs 2014 Cumartesi

Ders: İnsanlık, Konu: Bencillik





Bugünlerde düşüncelerimin yoğunluğu "Bencillik" üzerine.
Bencil dünya. Bencil insanlar. Bencil hayatlar.

Şöyle bir düşünürsek; nefes alıp fikir yürütebilen varlıklar yani bizler, bize verilenlerle değil, bizim elde ettiklerimizle mutlu oluyoruz. Ya da büsbütün mutsuz.

Konuyu açalım. Birisine değer veriyoruz. Çarpık gülümsemesine, güneşte kısılan gözlerine ya da soğuk ellerine. X kişi var olduğu için mi yoksa tüm bunlara sahip olduğu için mi hayatımız masal dünyasına açılan bir pencere? Hiç sanmıyorum. Sersemleten gülüşünü, göz kenarlarındaki sevimli kırışıklıklarını ve dokunduğumuzda ısınan ellerini (biz) fark edebildiğimiz için mutluyuz. Çünkü tüm bunlar ilgi dairemizin içine dahil olmasaydı, x kişi sadece nefes alan ve bu dünyada yer işgal eden herhangi birisi olacaktı.

Evren de ihtiyaçlara, zevklere hitap edebildiği  müddetçe değerli. Örneğin; hasta olduğumuzda her şeyin gözümüzden düşmesi de bu yüzden. Biz iyi değilsek, geriye kalanlarında bir anlamı olmuyor.
Kişisel Gelişim zırvalıklarının toplandığı kitapların bahsettiği tek şey ise; siz değerlisiniz, yapabilirsiniz! Başkasını düşünmenize asla gerek yok. Neyle mutluysanız öyle devam edin işte, Sorgulamayın. Yanınızdaki sizin yüzünüzden huzursuz. Kimin umurunda? Keyfiniz gıcırsa ötesini boşverin!

Herkes kendi dünyasını benliğinin etrafında döndürmekle meşgulken, diğer canlıların ne hissettiği mevzu bahis olmamalı. Koparılan bir papatyanın solması, arabanın ezip geçtiği bir kedi yavrusu umursanacak kadar önem teşkil etmiyor zihinlerde. Mühim olan işler tıkırında gitsin. Sinirler bozulmasın. Kölelerimiz bizim için çalışmaya, kutlu isteklerimizi gerçekleştirmeye devam etsin. "Köle" kavramının içini istediğiniz şekilde doldurabilirsiniz. Anne-baba-sevgili-arkadaş. Bunda itiraz edilecek bir durum yok çünkü uyuyan yılanın kuyruğuna basarsanız sizi sokar. (Big Man-Korean Drama)  Belirtmek isterim ki; burada uyuyan yılan "sizsiniz."  Kuyruğunuz da "çıkarlarınız."

Sadece bunların aklıma üşüşmesi bile beni içinden çıkılmaz zindanlara sürüklüyor. Cenneti hayal etmek, sonsuz güzellikleri düşünmek istiyorum. Bu sefer de günahlarım buna mani oluyor.


Sonuç; lanetlenmiş dünyada geçirmek zorunda olunan bir ömür.

Sonuç; hüsran, çaresizlik.

İstediğim tek şey ise; yalnızlık.